Merkez Bankası Başkanı Başçı: (4)
-"Kaldıraç oranına dayalı makro riskleri azaltıcı ve
döngüsellik karşıtı bir uygulamaya geçiyoruz"
-"Sermaye yeterliliği katsayısı, Basel 1, Basel 2, Basel 2,5'ta
kullanılan sermaye yeterliliği katsayısı risk ağırlıklarının
hesaplanma biçiminden dolayı bazı dönemlerde makrofinansal
riskleri değerlendirmekte yetersiz kalabilmektedir"
-"Kredi risk ağırlığını kredi derecelendirme kuruluşları
belirliyor. Bunlar da bazen yanlış yapabiliyorlar. Bir
ülkeye AAA verilirse onun risk ağırlığı sıfır olur. O
zaman sermaye yeterlilik katsayısı da anlamsız, yetersiz
bir gösterge haline gelmiş olabilir"
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "Kaldıraç
oranına dayalı makro riskleri azaltıcı ve döngüsellik karşıtı bir uygulamaya
geçiyoruz" dedi.
Başçı, "2013 Yılında Para ve Kur Politikası" konulu düzenlediği basın
toplantısında, kaldıraca dayalı zorunlu karşılık uygulamasına ilişkin bilgiler
verdi.
Mevcut duruma kıyasla kaldıraç oranları aşırı düzeylere çıkaran bankalara ek
zorunlu karşılık uygulaması olabileceğini, geçen yıl bunu 2012'de duyuracaklarını
açıkladıklarını anımsatan Başçı, yıl bitmeden bunun kararının alındığını
bildirdi.
Burada "Yaptığınız işe göre sermayeniz ne kadar, bu kaç olmalı-" sorusunun
gündeme geldiğini ifade eden Başçı, yapılan bir çalışmaya göre, yüzde 5'in
altında ise sermayenin küresel bir krizde batma ihtimalinin çok yüksek olduğunu,
bunun üzerinde ise batma ihtimalinin azaldığını belirtti. Başçı, bunun kriz
önleyici gösterge olması açısından önemli olduğunu vurguladı.
Başçı, "Kaldıraç oranına dayalı makro riskleri azaltıcı ve döngüsellik
karşıtı bir uygulamaya geçiyoruz. Sermaye yeterliliği katsayısı, klasik şuana
kadar hep kullanılan Basel 1, Basel 2, Basel 2,5'ta kullanılan sermaye
yeterliliği katsayısı risk ağırlıklarının hesaplanma biçiminden dolayı bazı
dönemlerde makrofinansal riskleri değerlendirmekte yetersiz kalabilmektedir.
Çünkü bunlar kredi risk ağırlığına hassas. Kredi risk ağırlığını da kredi
derecelendirme kuruluşları belirliyor. Bunlar da bazen yanlış yapabiliyorlar. Bir
ülkeye AAA verilirse onun risk ağırlığı sıfır olur. O zaman sermaye yeterlilik
katsayısı da anlamsız, yetersiz bir gösterge haline gelmiş olabilir" dedi.
Erdem Başçı, bu konuda, G20'nin "regülasyonlarla, resmi düzenlemelerle
kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kararlara mekanik bağlantıları
koparalım, bu kuruluşların verdiği dereceler sadece bir girdi olarak ekonomik
kararlarda kullanılsın ama regülasyonlarda, düzenlemelerde bunlara olan
bağlantılar azaltılsın" şeklinde bir karar aldığını anımsattı.
Kaldıraç oranının başlangıçtaki sermaye yeterlilik oranıyla destekleyici bir
araç olarak kullanılmasının, bankalar ve sistemin bütünü nezdinde yüksek
borçlamadan kaynaklanan risklerin birikmesini sınırlayacağını dile getiren Başçı,
yerli olarak zorunlu karşılık oranı uygulanacak kaldıraç oranı aralığının 2013
yılının son çeyreği ile 2015 yılının son çeyreği arasında kademeli olarak
genişletilmesinin öngörüldüğünü bildirdi.
Basel 3 tanımına göre, bankaların kaldıraç oranlarına bakıldığında güzel bir
resmin görüldüğünü ifade eden Başçı, "Ortalamada, benim aklımda kalan 7,6
civarında kaldıraç rasyosu var. Basel 3, üçün altına kesinlike düşmesin demiş.
Basel 3, dünyada 2018 yılından itibaren yürürlüğe girecek. Bizim 2018'e kadar
bekleyecek lüksümüz yok. Türkiye'de işler iyi gidiyor, krediler gayet hızlı
büyüme eğiliminde. Dolayısıyla bizim önceden bu mevcut iyi durumu bozmamamız
lazım, o tarih gelene kadar" diye konuştu.
Önemli sayıdaki bir grup bankanın yüzde 5'in üzerinde olduğunu kaydeden
Başçı, diğerlerinin kolay bir şekilde yüzde 5'in üzerine çıkabileceklerini ifade
etti.
Kaldıraca dayalı ilave zorunlu karşılıklarda, 2013 yılı son çeyreği
bilançosunun esas alınacağını dile getiren Başçı, şunları kaydetti:
"O tarihte bakacağız, eğer kaldıraç rasyosu, yani sermayesinin toplam
yaptığı işe göre oranı 3,25 ile 3,5 arasındaysa 1 puan ilave zorunlu karşılık
isteyeceğiz, 3 aylık bir dönem için. Eğer 3 ile 3,25 arasındaysa yıl sonunda, 1,5
puanlık ilave zorunlu karşılık isteyeceğiz. 3'ün altındaysa 2 puanlık ilave
zorunlu karşılık isteyeceğiz, 3 aylık bir dönem boyunca. Sermaye koyarsa veya
kredilerini normalleştirirse bu yükümlülükten kurtulmuş olacak. 2014 yılı sonunda
buradaki aralığı biraz açıyoruz ve yüzde 4'ün altındaki bankalardan itibaren
ilave zorunlu karşılık uygulamaya başlıyoruz. 2015 yılı sonunda da yüzde 5'in
altındaki bankalar için ilave zorunlu karşılık uygulamaya başlıyoruz. Yani
Türkiye'deki mevcut iyi durum bozulmasın. Hesaplama dönemi, mesela Aralık 2013
son üç ay olduğuna göre, bildirim dönemi takip eden 3 ay olacak, tesis dönemi
takip eden 3 ay olacak ve sadece 3 aylık bir ilave bir bankalara zorunlu karşılık
yükümlülüğü gelmiş olacak."
Yeni uygulamanın olası etkilerini belirlemek amacıyla senaryo analizlerinin
yapıldığını bildiren Başçı, "Baz senaryoda, ana sermayede yıllık yüzde 10
artarsa herhangi bir banka için, aktifler ve bilanço dışı işlemlerde yüzde 15
büyürse, buna baz senaryo diyoruz. Aşırı risk alma senaryosunda da ana sermayede
yıllık yüzde 10 artıyor, aktifler ve bilanço dışı işlemler yüzde 25 artıyor. Yani
sermayesine göre ölçeği daha hızlı büyüyor buna aşırı risk alma senaryosu
diyoruz. Baz ve aşırı risk alma senaryolarında, 2015 yılı son çeyreğinde kaldıraç
oranının sektör ortalamasının sırasıyla yüzde 6,5 ve yüzde 4,8 olarak
gerçekleşmesi öngörülebilir. 7,6 olan bugünkü oranlar, baz senaryo altında 6,5'e
düşecek, aşırı risk alma senaryosunda 4,8'e kadar düşecek. Eğer herhangi bir
tedbir alınmazsa ve bunlar gerçekleşirse. Bunlar sadece senaryo, önleyici tedbir
almak o yüzden gerekli ve önemli diye düşünüyoruz" diye konuştu.
Fiyat istikrarı ve finansal istikrar birbirini tamamlayıcı amaçlar olduğunu
söyleyen Başçı, bunların her ikisinin de sürdürülebilir büyüme için son derece
faydalı olduğunu bildirdi.
Kredi büyümesinde ve döviz kurlarında aşırı oynaklığın azaltılması hem fiyat
istikrarına hem de finansal istikrara katkı sağladığını ifade eden Başçı, aşırı
kaldıraç kullanımını önleyici yapısal tedbirler sürdürülebilir büyümeyi
destekleyeceğini kaydetti.
(Bitti)